Suriye’nin geleceğini en çok bizim düşünmemiz gerekiyor
Son zamanlarda Suriye ile ilgili yazıları okurken veya ülkedeki gelişmeleri görüntülü olarak aktaran videoları izlerken çoğu kişi gibi ben de duygularıma hakim olamıyorum. Asırlarca aynı
Günlüğümden
Son zamanlarda Suriye ile ilgili yazıları okurken veya ülkedeki gelişmeleri görüntülü olarak aktaran videoları izlerken çoğu kişi gibi ben de duygularıma hakim olamıyorum. Asırlarca aynı
Bloğumu yayına alalı henüz iki ay olmadı. Bu süre içerisinde sitenin altyapısı büyük ölçüde kuruldu. Günlüğüme her hafta bir yazı yazıyorum. Ama bunun dışında sayfaları
Bir zamanlar ısrarla kendimizi “AB’ye tam aday statüsündeki ülke” olarak tanıtmaktan memnuniyet duyuyorduk. Sonra Batı ile ilişkilerimiz limonileşti; bu tanımı pek kullanmamaya başladık. Başta Almanya
Son dönemde dış politikada çözüm bekleyen çok sayıda sorunumuz birikti. Son kırk yılına ben de Dışişleri Bakanlığı’nın bir çalışanı olarak tanıklık ettiğim için çok rahat söyleyebilirim:
Suudi Arabistan’daki büyükelçilik yıllarım Türkiye’nin dış politika konularında dünyada isminin olumlu anıldığı döneme denk geldi. Batı için yükselen bir değer olmuştuk. 2004 yılında AB ile
Bugün Çin yönetimi altındaki Sincan Özerk Bölgesi’nde büyük bir zulüm yaşanıyor. Bu yeni de değil. Dünyanın gözü önünde cereyan eden bu zulüm yıllardır azalmıyor, her
Her ülkenin vatandaşlık kanunu bir birinden farklılıklar gösterir. Ama genelde ülkeler vatandaşlığın kazanılmasında kan bağını esas alırlar. Bizde de Türk anne veya babadan doğanlar Türk
Avrupa Birliği ile 2016 yılında imzaladığımız Göçmen Mutabakatının bu yıl 5. yıldönümü olacak. Beş yıl önce başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere, ilgili kurumlarımızla eşgüdüm halinde
Diplomasi Günlüğü’nü Ocak ayında yayına aldım. Burada haftada bir yazı yazıyorum. Yazılarım daha çok dış politika konularında oluyor. Bazı yazılarımda güncel konulardaki görüşlerimi paylaşıyorum. Bazı
Mainz’da görev yaptığım dönemde Tema Vakfı çalışmalarını Almanlara anlatmak üzere ziyaretimize gelen “Erozyon Dede” Hayrettin Karaca ile aramızda özel bir dostluk kurulmuştu. Rahmetlinin sohbetlerimizde bana
Bizim siyasi tarihimizde mesleğinde zirvedeyken, “artık yeter, siyaseti bırakıyorum” diyebilen lider örnekleri pek yoktur. İktidarda olmasa da, partisinin genel başkanıyken koltuğunu terk eden lider olarak
Diğer birçok meslekten farklı olarak dışişleri bakanlığında mesleğe başlayan genç diplomatlar kendilerini ilk günden itibaren işin tam ortasında bulurlar. Başta bakan ve yardımcıları olmak üzere,
İlk bloğumu 2010 yılında, Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptığım Ankara dönemimde açmıştım. Google’un blog altyapısı olan “Blogger” o tarihte ihtiyaçlarıma cevap veriyordu. Yurtdışı görevine
Bakanlıkta göreve başladığım ilk gün Personel Dairesi Başkanı Büyükelçi Ömer Lütem bizi odasında toplamış, bakanlık hakkında bilgi vermişti. Onun konuşmasından bir cümleyi hiç unutmadım. Şöyle demişti
1980’li yıllarda uzun bir süre İsrail ile Lübnan arasındaki çatışmalar Türkiye’de dış politika gündeminden düşmezdi. İsrail, aklına estikçe Güney Lübnan’ı bombalar, biz de Dışişleri Bakanlığı’nda